Stanford üniversitesi beyin cerrahı Karl Pribram ve fizikçi David Bohm (Kuantum teorisyeni) insan beyninin halografik bir evrende, bir halogram gibi çalıştığını bilirdiler. Halogram; cisim tarafından dağılan ışık dalgasının, eş titreşimde tepeler ve yarıklardan oluşan anlamsız, bulanık bir girişim deseni olarak bir plaka üstüne kaydedildiği merceksiz bir fotografik işlemdir. Bu fotografik kayıt lazer gibi birleşik (aynı frekans ve aynı faza sahip iki veya daha fazla dalgadan oluşan) bir ışık altına yerleştirildiğinde üç boyutlu imgeler ortaya çıkar. Halogramın herhangi bir parçası imgenin tamamını yeniden kurar.
Bu buluş metafizik ile fiziği birleştirme noktasına getirmiştir. Eşyanın olayların, zaman ve mekanın farklı ve ayrı anlaşılan oluşum gerçeğinin altında tüm şeylerin ve olayların mekansız, zamansız ve bölünmemiş olduğu tezahür etmemiş, örtülü bir titreşimsel -frekans düzeni vardır. Bizlerdeki halogram enerji zamansız ve mekansızdır. Doğa üstü,doğanın bir parçasıdır. Tüm doğa ötesi fenomenler fizikteki nükleer fenomen gibi sadece o anda başka boyutları okuduğumuz anlamına gelmektedir. Telepati önceden bilebilme şifa gibi olaylar zaman ve mekanı aşan boyutta oluşmaktadır. Enerjinin buradan oraya gitmesine hiç gerek yoktur; zaten orası diye bir şey yoktur.
Bohm, algıladığımız dünyayı vitrinolarak adlandırır. Tüm şuurumuz; geçmiş bilgimiz ile şu anki algısal verilerin kaynaştığı bir vitrindir demektedir. Fakat egomuzun altında evrensel, mekansız ve zamansız hafıza yaşamaktadır. Bunu hipnotik translarda devamlı görmekteyiz zamanın rölatif ve göreceli olduğu trans altındaki bireyde farklı algılandığını net bir biçimde kanıtlayabiliriz.
Her birimiz halografik evrene doğar ve ilk ayları tüm hayatla uyumlu bir birlik ile geçiririz. Halogram kendinin farkında değildir. Bu halogramı taşıyan insanda kendi farkında değildir. Farkındalık gelişir fakat halogramdan çıkmış oluruz. Beyin yapısındaki delta, teta, alfa, beta frekanslarında deneyimlediğimiz bilinç durumları ve bu durumlara denk gelen algılamalar arasındaki benzerlikler çok ilginçtir.
Teta frekansı C.G.jung un kolektif bilinçaltı diye adlandırdığı kavrama denktir. Burada hayatın ve halogramın arşetepik niteliklerini deneyimleriz.